Mağaracılık
Neşeli insanlar su kenarına gitsinler, eğlenmek isteyen insanlar dağlara çıksınlar, erdemli olmak isteyenler ise mağaralara gitsinler. -Konfüçyus
Mağara ortamının bilimsel açıdan incelenmesi ile ilgilenen bilim dalı “speleoloji” (mağarabilim) olarak adlandırılmaktadır. Mağaracılık “caving”, öncelikle, mağaraların araştırılması ve haritalanması amacıyla yapılan bir doğa sporudur. Mağaralar, yapılarına göre, yatay ve dikey olmak üzere iki şekilde sınıflandırılabilir. Yatay mağaraları araştırmak için “Temel Mağaracılık Eğitimi” almış olmak, uygun kıyafetlere ve bir ışık kaynağına sahip olmak yeterlidir. Dikey mağaraları araştırmak için ise, bunlara ek olarak “Tek İp Tekniği” eğitimi almak ve özel ipler ve teknik malzemelere sahip olmak gerekmektedir. Doğal mağaralar başta sportif ve bilimsel nedenler olmak üzere birçok nedenle insanların ilgisini çekmektedir. Sportif amaçlarla mağara araştırmaları yapanlara “spelunker” adı verilir fakat mağara araştırmacıları genelde “caver” (mağaracı) sözcüğünü tercih etmektedir.
Mağaralar uzanışlarına göre yatay ve dikey olarak iki ye ayrılır. Yatay mağaralara girebilmek için aydınlatma araçlarını kullanmayı bilmek yeterlidir. Bunun dışında özel bir tekniğin bilinmesi gerekmez.
Mağaracılık yeterli eğitim alınmadan mağaracılığa dair teknikler bilinmeden yapılmamalıdır. Mağaracılığın kendine has teknikleri ve malzemeleri vardır. Bunlar hakkında yeterli bilgisi olmayan kişilerin mağaraya girmesi uygun değildir.
Mağarada güvenlik her şeyden önce gelir. Bu nedenle tonlarca ağırlık çekebilecek ip sistemleri kurulur. Yeterli eğitim ve uygun malzeme ile yapıldığında mağaracılık güvenli bir doğa sporu olarak görülebilir.


SPELEOLOJİ (Mağara İlmi)
SPELEOLOG (Mağara Araştırıcısı)
Yazan: Dr. Jeolog Temuçin Aygen, Mağaralar ve Yeraltı Irmakları (Speleoloji). DSİ Umum Müdürlüğü Yayınları Yayın No:88 Ankara 1959 Sayfa 9-11
Fotoğraflar: Ertuğrul Kulaksızoğlu
“Başkalarında çılgınlık olan şey, onlarda cesaret ve serüvene susamışlıktır.” – Trevenian, Şibumi
Kâşif, var olan ancak bilinmeyen bir şeyi bulan, ortaya çıkaran, keşfeden kimsedir. Daha çok coğrafi keşifleri yapan kişiler için kullanılmaktadır. Bilinmeyene meraklı ve yeni bir şeyler öğrenmeye ölesiye istekli, şimdiye kadar hiç görmediklerinizi görmeye kendinizi adamış bir insansanız eğer, her yeni mağarada çocukken yaşadığınız duyguları yaşarsınız: içinizden fırlayacakmış gibi çarpan kalbiniz, tarif edilemez bir mutluluk hissi, korku ve heyecan arası bir duygunun yarattığı adrenalin bağımlılık yaratır. Ama hayatın en güzel bağımlılığıdır beklide. Keşif deyince her şehirde sayısız hipermarket ve alışveriş merkezlerinde %50’ye varan indirimli satış yapan mağaza keşfetmenin heyecanından bahsetmiyorum. James Cook’ un büyük okyanusta keşfettiği her adada hissettiği heyecandan, Güney Kutbu‘na ulaşan ve Kuzeybatı Geçidi’ni aşan ilk denizci olan Roald Engelbregt Gravning Amundsen’ in hissettiği heyecandan bahsediyorum.
Mağaralar kendine insan denen yaratığın var oluşundan bu yana hem barınak, hem tapınak, hem korunak hem de mezarlık olmuştur. İlk çağ insanlarının korkmadan girip barınak olarak kullandığı mağaralar uygarlık geliştikçe doğaüstü yaratıkların var olduğu düşünülen, korku unsurları barındıran, kötülük kaynağı yerler olarak görülmüştür. Mitolojik kaynaklar hep yer altı canlılarını, kötülüğün simgesi olarak göstermiştir. Acımasız tanrı Hades’in hükmettiği yer altı dünyası pek çok ürkütücü yaratığın var olduğu bir yer olarak tanımlanır. Pek çok kültürde kutsal mağaraların varlığı da aslında korkudan kaynaklanmaktadır. Mağaralar günümüzde bile sayısız ürkütücü öyküye ev sahipliği yapmaktadır. Her şehirde birkaç, girenin bir daha çıkamadığı, inli, cinli, perili mağara vardır. Bu öyküler nesiller boyu mağaralara duyulan korkuyu beslemiş, büyütmüştür. Gerçi bir mağaraya girdiğinizde, mahşerin dört atlısından en ürkütücüsünün dörtnala size yaklaştığını sıkça hissedersiniz. Hatta ensenizde hissettiğiniz esinti ölümün nefesimi diye sorgularsınız. Kaçınılmaz sona yaklaştığında metanetini kaybetmeyen insanların işidir mağaracılık. Ensenizde hissettiğiniz esinti size hayat veren temiz havadır diye düşünürsünüz. Korkusuz değilsiniz, sadece korkmak aklınıza gelmez.